19 Aralık 2009 Cumartesi

2010 : The End of the World


Nasıl başlık ? Çok fantastik oldu.Böyle yazınca sanki bak bak çok atraksiyonlu heyecan ve korku dolu birşey anlatıcak dediğinizi duyar gibi oldum.Şaka lan şaka,bişey duymadım kendi kendime konuşuyorum.

2010'u düşününce aklıma direk yeni vizyona girecek filmler geliyor.Birçok güzel film fragmanının sonunda 2010 yazıyor ya ondan.O değilde sittir et şimdi yeni yıl olaylarını.2 saat sonra hazırlanıp fizik tedaviye gidicem.Öyle çok hoşuma gittiğinden değil ha,ama şu kadarını söyleyebilirim;Fizik tedavi,fizik tedavi olalı hiç bu kadar güzel hiç bu kadar çekici olmamıştı.O yüzden hazırlanıp gidiyorum.Yoksa beni bilen bilir.Kıçıma bi eşortman sırtıma bi tişört daha fazlası önemli olmaz.Ama bu sefer önemli (= Evet doğru duydun,dedikodular var bebeğim :kaş göz yapan smilei:


2010'a girmişken yılbaşı gecemden bahsedeyim azcıkın.Dur dur,hemen geceye dönme az geri sar şöyle akşamüstü 4-5 uygun.Hah! Tamam burası,burdan başlat.

Saat 16:56 civarı çıktım evden Kipaya gitmek için.Ufak tefek kayıntı birkaç tanede Dark Brown alırım diye plan yaptım.Ama baktım cepte 6 lira para var,en iyisi mi 3 tane Dark brown alayımda ardarda içer bayılırım sonra da vurur kafayı yatarım.Aynende öyle yaptım.Saat akşam 7 civarında yatağa girdim ve saatlerce uyudum.Hatta o uyku o kadar uzun sürdü ki uyandığımda ertesi günün akşamısı oldu sandım.Evet ben öyle sandım.Saat beni çok güzel göt etti ama.O kadar uyumama rağmen hala 31 Aralık akşam 10u gösteriyordu.Bende yerim lan uykusunu uyumam daha da diyerek oturup film izlemeye başladım.

Sihirli Oyuncakçı ile başladım.Dustin Hoffman amca oynuyo bu filmde Natalie Portman ile beraber.Big Fish'ten sonra izlediğim en masalsı film seçtim kendimce.Çünkü Hem sihir vardı hem oyuncaklar hem hafif duygusallık hemde Dustin amca.Film bittikten sonrada boş işler yaptım.Oyundur,geyiktir,popoşoptur.sabah 7yi buldu bunlar.

Ufak bir de itiraf...12 olduğu anda bende içimden bir dilek tuttum.sadece bir dilek.Bunu tabi ki burda yada herhangi bir yerde paylaşma niyetinde değilim fakat şu kadarını söyleyebilirim ki...

Kesinlikle kendim için değildi.

21 Ekim 2009 Çarşamba

9 Ekim 2009 Cuma

Konusuz


Eş dost sürekli sorar bana,nereden geliyor bu bitmek tükenmek bilmeyen enerji ,nedir bunun kaynağı gibisinden.Bende hep aynı cevabı veriyorum nedense,"Aa! öyle mi gözüküyo? yok canııım normal halim işte" (NAH) Tamam hemen tepki göstermiyim var birazcıkın hiperaktiflik ama insanların abarttığı gibi bir durum söz konusu değil.Çünkü benim fazlasıyla hareketli olduğumu söyleyerek aslında kendi tembelliklerini,üşengeçliklerini gizlemekteler.Yoksa benim nerem hareketli? Altı üstü çarşıdan okula yürüyerek gidiyorum (=

Görüyorum bazen çevremde.Benimle hemen hemen aynı potansiyele sahip insanlar var.Ama tembelliktenmidir yoksa yürümenin yada fazladan hareket etmeyi cidden zararlı mı görüyorlar da öyle davranıyorlar onu çözemedim henüz.Büyük ihtimalle a şıkkı (=

Yürüyün arkadaşım hareket edin,kıçınızı koltuklara gömmekten vazgeçin biraz.Hem fazla kilonuz olmaz hemde sağlıklı bir olay.HA! diyorsanız ki,yok arkadaşım ben iyiyim böyle,götüm duba gibi denize girsem gemi yanaşır hiç şikayetçi değilim yaşasın tembellik falan diye,işte o zaman karşınızdaki beni,hiperaktif yada aşırı hareketli ithamları ile ezme girişiminde bulunmayın.Zira o anda ezilen sadece siz olursunuz.Hemde kendi tembelliğiniz tarafından...

25 Eylül 2009 Cuma

262


Yoğun bir istek ve arzu ile açılışımızı yapmaya gittik sonunda.Odi'yi kıracağımıza kolumuzu kırarız biz (= Olağandan fazla içerek yaptık açılışımızı gayetde hoş oldu aslında.Hatta Aşlı ile sağa sola çekerek yürüdüğümüzü görünce tam olduğumuzu anladım bi daha mutlu oldum =) Odi'ye klip çekicez söz verdik.baya uğraş vermeyi planlıyorum şahsen,öyle güzel bir şarkıya anlattığı gibi güzel bir klip yakışır(elimizden geldiğince valla odi napalım :P).Havasındanmıdır bilmiyorum ama 262 sınırları içinde bi neşe ve mutluluk sarıyo beni karnımda kelebekler uçuyo falan filan inter milan (= Ama beni bak 262! eğer duyduğum gibi the wall gerçekten guitar hero koyarsa oraya büyük bi vurgun olur,benden söylemesi...

20 Eylül 2009 Pazar

Methamorphosis


Sabah uyandım ve kıçı yere bakan bir hamamböceğiydim diye başlarsam Kafka'nın yedi ceddi beni telif hakkından soyup soğana çevirir.O yüzden şimdilik sadece başlığı aşırmakla yetiniyorum (= Bir kere aklım başımda olan bi vatandaş olsam kendi alçımı kendim çıkarmazdım(evet MAZDIM).Neyse ki her türk gibi bende de ufacıkından bi çılgınlık mevzu bahis.Pişman olmadım şimdiye dek yaptıklarımdan o yüzden bundanda olmam.Ne alçısı birader burda dönüşümden bahsediyoruz =) Şu son zamanlarda büyük değişiklikler yapmaktayım kendi üstümde.Eski rutin hayattan uzakta bi nevi gökkuşağılandırıyorum kendimi.Böyle birşeye ilk olarak sağ elim kocaman bir alçının içindeyken karar verdim.Son 3 haftamı zehir etti bana o alçı,kısıtladı beni birçok bakımdan.Sanki ben hapisteymişimde o alçıda demir parmaklıkmış gibi oldu.O yüzden kurtardım kendimi,özgür olmak için aştım o parmaklıkları.Scofield taktiği kullandığım için kaçıştan sonrası içinde planım hazır tabi ki.Öncelikle kendimi 6 telli canavara teslim etmeyi planlıyorum.Gerekli materyaller ve bizzat ateş rengi canavar şu anda bana hizmet etmek için beklemekte.Birazda görünümdeki renklerden bahsetmek istiyorum.Bu değişim kısa sürelide olsa bana başka biriymişim havası verebilecek türden.Yani yenilikler arasında en babası en testislisi (= Renk dediysem hayali renk değil ha bildiğin gerçek renk hemde kurşuni gri.3 ay kadar kısa bi sürede kullanacağım lensler bunlar.Evet dediğin gibi gereksiz.Ama fark yaratıcı,bambaşkalaştırıcı.Aslında abarttığım kadar önemli şeyler değil ama özgür hissettirmeye birebir...

13 Eylül 2009 Pazar

5 tuş 6 telliye karşı!!!




İlk kez elime gitar aldığımda yanılmıyorsam ilkokul 3.sınıftaydım. O anda kendimi sahnede milleti ateşleyen rockstarlar gibi gördüm.Ama sadece ben gördüm ha =) Dışardan bakıldığında telleri tırmalayan bi velettim sadece.Gitarı darbuka gibi kullanıp bir yandan tellerine tırnaklarımı sürttürdüm.Yazık olmuş an itibari ile çevremde olanlara (= Seneler sonra tekrar gitar ile buluşunca daha bi dinlenebilecek şeyler çalmaya başladım.Ama hiç birzaman tatmin olmadım çünkü tam anlamıyla öğrenemedim.Yakın bir geçmişte ise gitar görüşümü değiştiren bir zımbırtı ile tanıştım.Üzerinde sadece 5 tuş bulunan Guitar Hero denilen bu oyun beni yıllar önce hissettiğim rockstar yaptı adeta.Gerçek gitardan oldukça farklıydı birkere ve bir o kadar basit.Aslında hala içimde,6 telli canavarı öğrenip sahneleri ateşlemek olsa da,kendi odamda 5 tuş ile yetinip mutlu olabiliyorum.


Ama yine de tekrar tekrar defalarca hiç sıkılmadan şunu söyleyebilirim, "6 tel daima 5 tuşun efendisi olacaktır..."